Günlük hayatlarımızı ve rutinlerimizi bir süreliğine askıya aldığımız,diğer kişilerle hepimizin sağlığı için sosyal izolasyon kurallarını uyguladığımız bugünlerde bazılarımız kendilerini bu yeni duruma adapte etmekte zorluklar yaşayabilir.
Geçmişten bu yana belirsizlik insanoğlunun baş etmekte zorlandığı konulardan birisidir,kişilerde yoğun kaygıya sebep olabilir. Karşı karşıya kaldığımız bu kaygıyla baş etme biçimlerimiz kişiden kişiye farklılık gösterecektir. Bu süreçle baş etmek için bazıları inkar mekanizmalarını devreye sokarak virüsün kendilerine bir şey yapamayacağını düşünüp buna göre belli davranış ve düşünce kalıpları geliştirebilecekleri gibi bazıları ise çok yoğun kaygı yaşayarak bu kaygıyı azaltacak davranışlar geliştirmektedirler. Bu davranışlardan birisi de literatürde duygusal yeme olarak geçen davranış örüntüsüdür.
Duygunun herkes tarafından kabul edilen bir tanımı olmamakla beraber, TDK’da duyularla algılama, his anlamına gelmektedir. Günlük hayatımızda çok da farkına varmadığımız duygular aslında bireyin pek çok kararını, seçimini, davranışlarını, yeme alışkanlıklarını da etkiler. Duygusal yeme, olumsuz duygulara karşı baş etmek için ortaya çıkan bir yeme davranışı olarak tanımlanmıştır (Ganley,1989). Bir başka deyişle,bu tarz yeme davranışı açlık hissi, öğün zamanı ya da sosyal gereklilik olduğu için değil duygulanıma karşılık ortaya çıkan bir davranıştır (Bekker ve ark, 2004). Duygusal yemede, ruh halindeki değişimleri kontrol altına almak için yemek yeme bir yöntem olarak kullanılır. Olumsuz duygular ile aşırı yemenin etkisi tam olarak açıklanamasa da bazı teoriler öne sürülmüştür. Örneğin Bruch (1961, 1964) stres karşısında aşırı yeme davranışı sergileyen kişilerin içsel farkındalıklarının eksik olduğunu öne sürmekteyken, Hertherton ve Baumeister'e (1991) göre duygusal yeme olumsuz farkındalık yaratan ortamlardan kaçış mekanizması olarak kullanıldığını öne sürmektedir.
Birey bazen kontrolünü kaybettiği ve yemeyi durduramadığı hissine kapılabilir. Bizler de evlerde kaldığımız bu günlerde gün içinde kendimizi sık sık bir şeyler atıştırırken bulup, suçluluk hissediyor olabiliriz.Gün içerisinde fizyolojik açlığımızı mı duygusal açlığımızı mı doyurmak için yemek yediğimizi farkına varabilmek için bedenimizin ve ihtiyaçlarımızın farkına varmalıyız. Fizyolojik açlığımızı gidermek için yediğimizde genelde ne yediğimizi ve ne kadar gıdaya ihtiyaç duyduğumuzu fark ederiz. Duygusal yeme sendromunda bu farkındalık körelmiştir. Özellikle bu durumu fark edip rahatsız olanlar için,duygusal yemenin aslında kaygılı ve stresli olduğumuz zamanlarda ortaya çıktığını bir kez daha hatırlatmak isterim.
Peki bu durumla nasıl başa çıkabiliriz?
Öncelikle bu durumun geçici bir süreç olduğunu ve kaygılanmanın aslında çok insani olduğunu bilmeliyiz.
Kendinizi gözlemleyin ve ne zaman/ hangi durumlarda aşırı yemek yediğinizi fark edin.(Not almanız işinizi kolaylaştıracaktır.)
Kaygılandığımız konuların üzerine düşünerek ya da listeleyerek olumlu ve olumsuz yönlerini ya da eğer kaygılandığım durum olursa ne olur? sorusunu cevaplayarak olabilecek çeşitli senaryolar üzerinde çalışabilirsiniz.
Yeme davranışınızı çevrenizde küçük değişiklikler yaparak değiştirmeye çalışabilirsiniz. Örneğin paketli ve hazır gıdaları yakınınızda ya da kolay görebileceğiniz bir yere koymayın.
Sosyal izolasyon döneminde bu durumun oldukça yaygın ve normal olduğunu belirtmek ile beraber kalıcı bir davranış değişikliği yapmakta zorlanmış olabilirsiniz. Böyle bir durumda mutlaka bir uzmana danışmalısınız. (Duygusal yemeyi hedefleyen psikoterapi çalışmalarında bedenimize ve duygularımıza dair farklılığımızı arttırma amaçlı farklı terapi yöntemleri kullanılır. Duygularının farkına varan, onları ifade etmeyi öğrenen bireyler olumsuz duygulanımlarını yemek yiyerek azaltmaya çalışmak yerine, duygularını sahiplenerek etkili çözüm yollarına yönelebilirler).