"Sahi söylüyorum. Düzelirim. Yalnızca, bir dönemden geçiyorum. Herkes böyle dönemlerden geçer, değil mi ?"
"Unutulmuşuz. Eskimişiz püskümüşüz. Annem ölmüş. Etrafıma ördüğü duvarlar yıkılmış, içinde dama taşı gibi oynattığım bahçede bırakmışım güdümlü oyunlarımı. Hani dünyalar benim olsa nesi eksilirdi dünyanın? Ama tutulacak bir yanı olmalı şu dünyanın."
Derdim neymiş, ne istiyormuşum, hatta bu yaptığım şımarıklıktan başka bir şey değilmiş. Evim varmış, işim, ailem, arkadaşlarım, çocuğum...Her şeyim varmış, sağlıklıymışım, yaptığım doyumsuzlukmuş, bak onun bir sürü sebebi varmış o bile depresyon nedir bilmezken benim bu halim olacak şey değilmiş.
Herkes birbiriyle anlaşmış gibi aynı cümleleri söylemeyi nasıl başarıyor? "Toparlan ne bu halin, kendine gel." Kendimde olmadığıma hemfikiriz o halde değil mi? Bir bilsem, kendime gelmenin yolunu bir bilsem koşa koşa geleceğim. Ben de o yolu arıyorum işte. Yolu bulamadığımdan günlerdir yataktan çıkamıyorum, zihnim yolu bulma düşüncesiyle dolu olduğundan katılamıyorum sohbetlerinize, karışamıyorum aranıza, ya daha da kaybolursam?
"Benim sorunum nasıl uyanacağım değil, nasıl yeniden uykuya dalacağım."
Roberto Bolano
"Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak?"
Tezer Özlü
Arıyorum ama gücüm yok. Bazı günler aramaya da gücüm olmuyor. "Evden çık, iyi gelir" diyorsunuz. Çıkayım, zihnimi evde bırakıp gelmemin bir yolunu biliyorsanız söyleyin, söz veriyorum çıkacağım. Yataktan çıkmayarak yalnız kalarak olmazmış. Sıcak bir duş alıp güze güzel giyinmeliymişim, biraz bakım biraz yenilik her şeyi çözermiş. Birkaç haftadır aynaya dahi bakamadığımdan haberiniz var mı ? Kendimi bir yabancı gibi görmenin katlanılmaz acısını nasıl anlatayım? Aynaya her baktığımda kendimden ne kadar uzaklaştığımın öfkesini kaç dakikalık bir sıcak duşla dindireyim? Birkaç güzel kıyafet giyip kendime gelmeliymişim. Ruhumdaki boşlukları kıyafetle kapatacağımı mı sanıyorlar ? En son birisi şöyle söyledi: Güçlü ol, sen bu değilsin. Üzgünüm çektiğim acı hayatımdaki rollerime uygun olmadığı için, üzgünüm ama bilmiyorsunuz ruhumun baskısı o kadar ağır ki. Gücümü de onunla savaşırken yitirdim.
"Kelimelere gerek kalmadan beni anlayacaklarını sandım."
"Şu andan başka hiçbir şey gerçek değil ama ben yüzyılların ağırlığı altında boğulduğumu hissediyorum."
Sylvia Plath
Sağlıklıymışım. Hayır, değilim. Biraz ateşlensem neden ateşlendin demezsiniz. Evin var, işin var, ailen var bu ateş nerden çıktı, neden hastalandın, bu yaptığın şımarıklık demezsiniz. Şimdi de demeyin. Alnıma dokunduğunuzda sıcaklık hissetmiyorsunuz ama ruhumdaki savaş o kadar sıcak ki. Derecesini göremiyorsunuz, test edemiyorsunuz, bir kanıt sunamıyorum diye acımı yok sayıyorsunuz. Ruhumun baskısının altında eziliyorum dediğimde size şiir gibi geliyor. Gösteremiyorum, elinize bir kanıt sunamıyorum, bazen dile de getiremiyorum, nasıl anlatırım, nasıl inandırırım bilmiyorum ama, çok acıyor. Öyle krem sürüp hafifletebileceğim bir acı değil, duş alıp serinleyeceğim bir bunaltı değil, mekan değişikliğiyle doldurabileceğim bir boşluk değil. Bu durumdayken beni dünyanın en güzel yerine de götürseniz benimle geliyor. En güzel sohbet konuları da açsanız içimdeki gürültüde sizi duyamıyorum.
Söyledim, her şeyim tamken sen nerden çıktın diye defalarca söyledim. O kadar çok konuşuyor ki buna da bir cevabı var. Anlattı, biliyor musunuz her şeyim de öyle görüldüğü gibi tam değilmiş. Yataktan çıkmaya gücümün olmadığı zamanlarda anlattı. Bak dedi, üç yıl önce ne kadar rezil olmuştun hatırladın mı? Arkadaşının sana söylediği o yalanı ? Biraz daha geriye gidelim mi ? Hani annenle ilgili olanlar ? Hatırladın mı ? Hatırladım, hepsini. İnsan böyle anlarda karşı da gelemiyor. Şimdi anlatsam bazıları size basit gelir, bazı acılarıma karşı benden daha kötü acılar yaşayanlardan vereceğiniz birkaç örnek bile hazırdır.
"Üzgünüm aşağıladınız demekten, hüznümü silebilecek birkaç sözcüğü nasıl da esirgediniz diye sormaktan, bu bilinçli ya da bilinçsiz seçiminizin suskunluğu hızlandırıcı ve bütünleyiciliğinin bana umulmaz rahatsızlıklar verdiğini yadsıyamamaktan üzgünüm."
Nilgün Marmara
Göz yaşlarımı silip insan içine de karışmayı denedim söylediğiniz gibi. Konuşmak gelmedi içimden, güldükleri beni güldürmedi, "iyiyim" maskesini taşımak da çok zordu. Biraz güçsüz hissettim, biraz da eksik. Yok, geçmedi. Yenilik iyi gelir dediniz, saçlarımı boyattım. Yok, saçımın rengi değişti, ruhumun rengi aynı. Simsiyah desem değil, kapkaranlık desem değil, bildiğimiz renklerden hiçbiri tanımlamıyor o rengi. Depresyondaki bu ruh sancısının, iç sıkıntısının, kendini değersiz hissetmenin çok başka bir rengi var biliyor musunuz? Bu acı tanımlanmıyor, savaşsam gücüm tükeniyor, susturmaya çalışınca daha çok bağırıyor, direndikçe daha çok baskılıyor.
"Katlanmaksa katlanıyorum kimselere belli etmeden."
Cahit Sıtkı Tarancı
"Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen bir ben miyim yalnız?”
Yusuf Atılgan
Depresyon; sürekli mutsuzluk halinin yanında kişinin çaresiz ve değersiz hissetmesi, yaşamda bir amaç bulamaması, geleceğe karamsar bir şekilde yaklaşması durumudur. Kişi, kendini toplumdan soyutlamaya, yalnızlaşmaya ve hayattan zevk almamaya başlar. Zamanla uyku ve iştah sorunları yaşar.
Depresyonda olan birine , duygularını yok sayacak tavsiyeler vermek ona faydadan çok zarar verecek kendini güçsüz ve değersiz hissetmesine neden olacaktır. Yapabileceğimiz en doğru şey onu anladığımızı, yanında olduğumuzu hissettirmek ve profesyonel destek almasını sağlamaktır.
"Bir gün bütün bunların nedeni anlaşılacak. Bütün acıların, bütün olmazlıkların üstünü örten sır perdesi kalkacak. Ama şimdi, yaşamak gerek."
Gizem Seval