top of page

Kişilik Bozuklukları

Kişilik bozuklukları, kişinin var olduğu kültürün beklentilerinden ciddi derecede farklar gösteren, devamlılık arz eden bir davranış örüntüsüdür. Kişilik bozukluklarının toplum içinde görülme sıklığı %10 ile 30 arasındadır. Kişilik bozuklukları genelde geç ergenlik ve erken yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkar ancak kişide çocukluk döneminde de bazı semptomlar görülebilir. Kadın ve erkeklerde aynı oranda görülmektedir. Çoğu kişilik bozukluğunda kısmen genetik geçişten söz edilebilir.

  • Paranoid kişilik bozukluğu

Diğer insanların davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlar ve sürekli olarak güvensiz ve kuşkucudurlar. Toplum içinde görülme sıklığı %0,5 ile 2,5 arasındadır. Psikiyatri servislerinde yatan hastalar arasında %  10-30 görülme sıklığına sahipken ayaktan psikiyatriye başvuran kişiler arasında % 2-10 arasında görülür.

Yeterli bir gerekçeye sahip olmadığı halde, başkalarının kendilerini sömürdüğünü düşünürler. Başkaları tarafından aldatıldığını veya başkalarının kendilerine zarar vereceğinden şüphelenirler. Yeni tanıştıkları kişilere kesinlikle güven duymazlar, uzun zaman boyunca yeni tanıştığı bu kişileri gözlem altında tutarlar. Aldatılmamak için ileri derecede önlemler alırlar. Herhangi bir kişiyle bir ilişki içinde olmaya başlayacaksa güvenmez ve kuşku duyarak başlarlar. Zaman içinde belirli bir seviye güven duysalar bile kimseye tam olarak güvenemezler. En ufak bir güven zedeleyici davranışta o kişiyi hayatından silerler. Bu durum da gerçek dost sahibi olmalarını çoğu zaman engeller. Eşlerinin yalan söylediğinden şüphelenir ve onları aldatmakla suçlarlar. Arkadaşların kendisinin arkasından konuşmakla suçlar ve kendisine karşı iyi davransalar bile, hep kötü niyetlerinin olup olmadığını sorgularlar. Örneğin; kendisine iyi davranan ve yardım eden iş arkadaşına yönelik olarak, kendisinin arkasından patrona laf taşıdığını ve anlaşılmaması için de kendisine iyi davrandığını düşünür. Başka insanlara hiçbir şekilde sır vermezler çünkü bu sırın bir gün mutlaka aleyhinde kullanılacağını düşünmektedirler. Özel hayatlarına dair şeyleri en yakınındaki arkadaşlarından bile gizlemektedirler. Herhangi bir tehdit unsuru ortada yokken çevresindeki kişilerin kendisini aşağıladıklarını veya gözdağı verdiğini düşünürler. Bu kişiler kendileriyle en ufak ilgisi olmayan olaylardan kendileriyle alay edildiği veya tehdit edildiklerine dair anlamlar çıkarırlar. Ancak bu anlamlar hezeyan boyutunda değildir.

Kin besleme, onur kırıcı davranışlar sergileme ve haksızlıkları kesinlikle affetmeme gibi davranışlar gösterirler. İş yerinde birinin kazara selam vermediğini fark ederse, bu durumu o an o kişiyle paylaşmasa dahi uzun süre kin besler ve kesinlikle unutmaz.   

  • Şizoid kişilik bozukluğu

Sosyal ilişkiler kurmaya yatkın kişiler değildir ve bu şizoid kişilik bozukluğu olan kişilerin duygulanımları kısıtlıdır. Asosyal kişilerdir. Yakın ilişkilere girmek istemedikleri gibi ilişki kurmaktan zevk de almazlar. Dışarda sosyalleşmedikleri gibi akrabalarıyla da pek sosyalleşmekten hoşlanmazlar, akrabalık ilişkilerinden uzak durmayı tercih ederler. Evde başka insanlar varken şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler, odalarına kapanıp tek başlarına vakit geçirmekten hoşlanırlar. Şizoid kişilik bozukluğu tanısı alan kişiler genelde insanlarla ilişkiye girmeyi gerektirmeyen bilgisayar programlama gibi alanlardır ancak bu ilgi duydukları alanlara karşı da büyük bir tutku hissetmezler. Biriyle cinsellik yaşamaya yönelik ilgileri var olsa bile çok azdır. Cinsel arzularında herhangi bir sorun olmamasına rağmen flört etmek kendileri için zor olduğu gerekçesiyle cinselliğe de başvurmazlar. Aynı zamanda cinsellik uğruna partnerlerinin de sorumluluğunu almak istemezler. Ancak sorumluluk alma ve flört basamaklarını atlayarak cinselliğe ulaşma şansları olursa da partnerlerine karşı seçici değildirler. Birinci derece akrabaları haricinde yakın arkadaşları ve dostları yoktur. Diğer insanlar tarafından övülme ve eleştirilmek umurlarında değildir. Duygulanımları tekdüzedir, kahkahalar atarak güldükleri veya hüngür hüngür ağladıkları görülmez.

  • Şizotipal kişilik bozukluğu

Şizotipal kişilik bozukluğu olan kişilerin yakın ilişkilere girebilme yetileri azalır ve alışılmışın dışında davranışlar sergilerler. Toplumda görülme sıklığı %3’tür. Kendileriyle alakası olmayan olaylardan kendileriyle ilgili anlamlar çıkarır. Sayılardan, harflerden veya sembollerden gizli anlamlar çıkarır ve bu anlamları da delil olarak yorumlarlar. Toplumsal kurallarla uyumsuz olan acayip inançları veya büyüsel düşünceleri vardır. Telepati, altıncı his, büyü, nazar vb. batıl inanışları vardır. Uzaylılarla ilişkileri olduğunu ve iletişim halinde olduğunu iddia edenler vardır. Fallara ve burçlara inanırlar. Şizotipal kişilik bozukluğu olan kişiler arasında medyumluk, tarot falcılığı vb. mesleklerle uğraşanlar vardır. Bir varlık tarafından izlenildiğini ve vefat etmiş annesinin ruhuyla iletişimde olduğunu söylerler.    Acayip,  alışılmışın dışında davranış veya görünüşe sahiptirler. Giyimleri,  saçları ve görünüşleri olağan dışı özellikler gösterir. Muhafazakar biri gibi konuşurken, bir yandan da uzun saçları ve kolyeleri ile dikkat çeker. Alışılmışın dışında ve mistik izlenim veren giyim tarzları vardır. Kıyafetlerinin üst kısmı bir takım elbise parçasıyken alt kısmı şalvar veya şort gibi modeller olabilir. Yakın akrabaları haricinde arkadaşları veya dostları yoktur. Şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler başka insanlarla birlikteyken ciddi bir sıkıntı ve huzursuzluk hissetmezlerken, daha çok önemsememe duyguları öne çıkmaktadır. Öte yandan, şizotipal kişilik bozukluğu olan kişiler ise yakın ilişkilerden bir müddet sonra huzursuz olurlar.

  • Anti-sosyal kişilik bozukluğu

 

15 yaşından beri süregelen şekilde, başka insanların haklarını  saymama  ve  başka insanların  haklarına  tecavüz etme davranışları sergilerler. Toplumda erkeklerde %3, kadınlarda %1 oranında görülür. Tutuklanmalarını gerektirecek davranışlarda yineleyici şekilde bulunur ve kanunlara ve toplumsal davranış biçimlerine ayak uydurmaz ve saygı da göstermezler.

Sıklıkla yasadışı işler yapar ve cezaevine girerler. Hırsızlık, yan kesicilik, tetikçilik, çek senet tahsilatı, haraç, gasp ve uyuşturucu ticareti yapmak, çıkar amaçlı suç örgütü kurma gibi yasadışı eylemleri devamlı işleyen bireylerin ciddi bir kısmı anti-sosyal kişilik bozukluğu ile yaşamaktadır. Tüm anti-sosyaller adi suçlar işlemez, bazıları daha nitelikli suçlar işler. 

Devamlı yalan söylerler, takma isimler kullanırlar veya şahsi çıkarları veya zevkleri için diğer insanları kandırabilirler. İnsanları kandırmaktan zevk alırlar. Lakaplar kullanır veya kendilerini başka bir birey gibi gösterebilirler. Çok iyi ve profesyonel şekilde yalan söylerler. Söyledikleri yalanlar ortaya çıktığında ise bundan pişman olmaz, aksine yalanlarına bahane bulmaya çalışırlar.

Dürtüseldirler, yaptıkları eylemlerin sonuçlarının neye varacağını düşünmezler. Güç ve intikam almak dışında geleceğe yönelik planlar yapmazlar. İktidarı ele geçirebilmek için ise plan yapabilirler. Sürekli sinirlidirler ve devamlı kavga içerisinde yer alırlar. Başları beladan kurtulmaz. Haberlerde gördüğümüz, trafikte yol verme kavgası sonucu başkalarını bıçaklayan ve silahla öldüren kişilerin ciddi bir çoğunluğu anti-sosyaldir. Kendini tehlikeye atabilecek davranışlarda bulunmaktan çekinmedikleri gibi başkalarını da rahatlıkla tehlikeye atabilirler. 

Sorumluluklarını yerine getirmezler. Örneğin; borç para alır ancak geri ödemezler, taksitle alışveriş yapar ancak taksitleri ödemezler;  kiralarını ödemezler, ev sahibi kirayı isterse üzerine yürür ve hatta öldürebilirler. Ailesiyle manevi olarak ilgilenmez ve ilgi göstermezken, maddi olarak da ailesinin ihtiyaçlarını karşılamazlar. Örneğin; kızı hasta iken eşinin tedavi için ayırdığı parayı kumarda kaybederler.

Vicdan muhasebeleri yoktur. Yaptıklarından dolayı pişman olmazlar, vicdan azabı yaşamazlar. Yaptıklarına mutlaka bir kılıf bulur ve mantıklı gerekçelerin arkasına saklanmaya çalışırlar. Örneğin; yoksul olduğu için zengin bir adamı öldürerek onun parasını çalan bir kişi, mahkemede pişman olmadığını, zenginden hakkını aldığını söyleyebilmektedir.

  • Sınırda kişilik bozukluğu

Kişiler arası ilişkiler ve kimlik duygusunda sorunlar yaşamaktadırlar. Toplumda görülme sıklığı %2-3 olarak belirlenmiştir ancak psikiyatri servislerinde kişilik  bozukluğu vakalarının %30-60 gibi ciddi bir kısmını oluştururlar. Kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha fazla görülmektedir. Gerçek veya gerçek olmayan bir terk edilmekten kaçınmak için çok ciddi çaba göstermektedirler. Devamlı birileri tarafından terk edilme korkusu yaşarlar. Partnerlerinin kendilerini terk edeceği düşüncesi devamlı zihinlerindedir, bu terk edilmeyi engellemek için intiharı dahi göze alırlar. Duygu sömürüsü yaparak karşılarındaki kişinin kendilerini terk etmesini engelleyebilirler. Tutarsız ilişkileri vardır. Örneğin; çok kısa süre önce göklere çıkardığı kişiyi daha sonra yerin dibine sokabilirler. Kimlik kargaşası yaşamaktadırlar. Hoşlandıkları şeyler, nasıl biri oldukları, önem verdikleri şeyler, ileriye yönelik planları, yaşam amaçları hakkındaki duygu ve düşünceleri çok kolay değişmektedir. İntihar etme olasılıkları yüksek kişilerdir. En az şu iki konuda dürtüseldirler (para harcama, cinsellik, madde kullanımı, pervasızca araba kullanmak, tıkınırcasına yemek yeme). Hızlı şekilde araç  kullanma,  ödeyemeyeceği halde alışveriş yapmak, riskli cinsellik yaşama, kumar  oynamak,  alkol  veya madde  kullanmak  gibi konularda dürtüseldirler. Kendilerine intihar etmenin dışında da jiletle kolları kesmek ve kendi üzerinde  sigara söndürmek  gibi yöntemler yardımıyla kendilerine zarar verirler. Basit olaylara cevap olarak duygulanımları ani ve keskin değişiklikler gösterir. Ansızın ciddi bir çöküntüye veya yoğun öfkeye bürünebilirler. Genelde öfke ve sıkıntıyı bir arada yaşarlar ve bu anlarda kendilerine veya başkalarına zarar verirler. Kendilerini sürekli boşlukta hissederler.

  • Histrionik Kişilik Bozukluğu

 

Histrionik kişilik bozukluğu bulunan bireyler aşırı seviyede duygusallık ve ilgilenilme arayışı içindedir. Toplumda görülme sıklığı %2-3 iken psikiyatri servislerinde ise %10-15’tir. İlgi odağı olamadıklarında rahatsızlık hissederler. İlginin devamlı olarak üzerlerinde olmasını isterler ve bunun için de her yolu denerler. Arkadaşlarının olduğu mekanlarda sürekli konuşur, bir şeyler anlatırlar ki ilgi hep üzerlerinde olsun. Ancak otobüs, ilgiyi üzerine çekemediği toplu taşıma vb. yerlerde ise çok da uygun görülmeyen davranışları sergilerler ki dikkati üzerlerine çekebilsinler. Örneğin; kahkahalar atarlar ki herkes kendilerine baksın.  

Çoğu zaman baştan çıkaran ve flörtöz davranışları vardır. Sürekli birileriyle flört ederler. İlgi çekebilmek ve dikkatleri sürekli üzerinde tutabilmek için herhangi bir seçicilik ve eliminasyon olmadan birileriyle flört ederler. Tedaviye başvuranlarda gördüğümüz, evli, nişanlı, sözlü veya ciddi bir ilişkisi bulunmasına rağmen yanlarında partnerleri yokken devamlı birileriyle flört etme girişiminde bulunuyor olmalarıdır. Flört girişimlerinde cinsel ilişki de söz konusudur. İlişkiye girmenin amacı cinsel arzuyu tatmin etmek değildir, aksine cinsellikten daha önemlisi birisinin ilgisini çekebilmektir. Histrionik kişilik bozukluğu olan kişilerin çoğunda cinsel işlev bozuklukları görülür ancak zaten cinsellik ilgi çekebilmek için sadece bir araçtır.

İlgiyi üzerlerine çekebilmek için dekolteli, derin yırtmaçlı ve rengarenk kıyafetler giyerler. Seksi görünme çabaları göze çarpar. Her zaman çok bakımlı görünürler. Dış görünümlerine aşırı zaman harcarlar çünkü ilgiyi çekmek için en önemli malzeme dış görünüştür. Konuştukları şeyler bilgi vermekten çok, ilgiyi üzerine çekmeye yöneliktir. Gösterişli, yapmacık ve abartılı görünüşleri ve davranışları vardır. Küçük ve önemsiz bir olaya dahi çok abartılı tepkiler verebilirler. Örneğin; yakınının grip geçirdiğini öğrenince ona milyonda bir görülen bir hastalık teşhisi koyulmuş gibi tepki vermesi.

Sürekli insanların onayını almak isterler. Bir şey alacağı zaman çok sayıda insandan fikir alırlar. Bu durum onların kararsızlıkları veya bağımlı oluşlarıyla ilgili değil, sürekli göz önünde olma ve ilgi çekme çabasıyla ilgilidir. Bu ilgiyi kaybetmemek için ise hiç onaylamasa bile karşı tarafın her istediğini

  • Narsisistik kişilik bozukluğu

Büyüklenmeci davranışların başrolde olduğu kişiler narsisistik kişilik bozukluğu tanısı alabilir. Buna ek olarak, kendine hayranlık duyulması gereksinimi hisseder ancak başkalarının duygu, düşünce ve yaşamlarını hiç önemsemezler. Toplum içinde görülme sıklığı %2-6’dır. Kendilerini çok seven ve kendilerine çok güvenen insanlar olduğu düşünülür ancak gerçekte bakıldığında, narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler, kendilerini sevmedikleri veya özsaygılarını yitirdikleri için narsisistik davranışlar sergilerler.

Temel duyguları kendilerinin çok önemli ve değerli olduğu üzerinedir. Sizinle tanıştığı zaman ilk cümlesinde dahi mal varlığından, başarılarından veya kimlerle beraber olduğundan bahsediyorsa, narsisistik kişilik bozukluğunun temel davranışlarını sergilediğini söyleyebiliriz.

Sınırsız  başarı,  güç,  zeka veya güzellik elde etmek için çabalarlar.    Diğer insanları etkileyerek kendilerini  değerli  hissetmeye çalışırlar. Eğer bunu gerçekleştiremezse, bu defa da hayaller kurmaya başlar. Bu hayallerinde dünyanın en zengin işadamı, en önemli bilim adamı veya en büyük mucidi onlardır. Bu hayallere gerçekmişçesine inanır ve bu sayede kendilerini değerli hissedebilirler. Her konuda çok beğenilmek istedikleri için her konuda da fikir sahibi olmak isterler. Onlar her konuda özeldir, özel oldukları için de ayrı bir ihtimam görmek isterler. Kim onlara sıradan muamelesi yaparsa o kişiyi aşağılarlar. Kendi gayelerine ulaşmak için diğer insanların  zayıf yönlerini kullanırlar. Empati yapamazlar. Diğer insanların yaşamları onlar için önemsizdir.

  • Çekingen kişilik bozukluğu

Kendilerini yetersiz hisseder ve olumsuz değerlendirmeye karşı aşırı duyarlıdırlar. Toplumda görülme sıklığı %0,5-1 arasında, psikiyatri servislerinde ise %10 oranında görülür. Eleştirileceklerini, beğenilmeyeceklerini veya dışlanacaklarını düşünürler. İkili ilişki gerektiren meslekleri tercih etmezler.  Sadece bu yüzden bile işyerindeki pozisyonlarında yükselmeyi istemezler. Kimseyle kendi girişimde bulunarak ilişki kuramaz ve girişimde bulunmazlar.  Kimse ısrar etmedikçe hiçbir düğün, davet vb. organizasyonlara katılmazlar. Aşağılanacakları, alay edileceği vb. düşünceler ile kimseyle yakın ilişkiye girmek istemezler. Yaptıkları en ufak hatada insanların uzun süre yüzlerine bunu vuracağını düşünür ve mümkün oldukça göz önünde olmadan yaşamlarını sürdürürler. Özellikle yeni tanıştığı kişilerin yanında rahat davranamazlar. Diğer insanların yanında kendini yetersiz, beceriksiz ve aşağılık görürler. Sıkıcı olduklarını düşündükleri için kimsenin onlarla arkadaşlık etmeyeceğini düşünürler.

  • Bağımlı kişilik bozukluğu

Psikiyatri servislerinde en çok karşılaştığımız kişilik bozukluğudur. Diğer insanlardan onay almazlarsa bir işi gerçekleştiremezler. Günlük olaylarda dahi çevresindekilerin onayını almaya uğraşırlar. Giyeceği kıyafeti, yiyeceği yemeği vb. basit ve önemsiz şeyleri başkalarına sorarlar. Kendi yanlışlarıyla yüzleşmemek ve yaşam sorumluluklarını tek başlarına almamak için başkalarını hep alacakları karara katarlar. Üniversitede okuyacağı bölümden giyeceği kıyafete, kullanacağı arabanın modelinden evleneceği kişinin kim olacağına karar verirken hep başkalarına sorarlar. Herkesle iyi geçinmek isterler ki yalnız kalmasınlar. İnsanları kaybetmemek için de o insanların istedikleri her şeyi yaparlar. Kısaca hayır diyemezler.

  • Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu

Düzen üzerine aşırı derece kafa yorarlar. Mükemmeliyetçidirler. Esnek değillerdir, düzeni sağlayabilmek için katı olma durumundadırlar. Toplumda görülme sıklığı  %1,  psikiyatri servislerinde %3-10 civarında rastlanır.

Bir işe başlarken o işi nasıl, hangi sırayla yapacaklarını kurgular, işe başladıktan sonra da, işin esas amacından saparak ayrıntılarla uğraşırlar ve işi zamanında bitiremezler. Mükemmeliyetçilikleri yüzünden işlerini bitiremez duruma gelirler. Hep bir eksik bulurlar. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan kişiler işkoliktirler. Eğlenme veya boş zamanlarda yapılan aktivitelerde hep mutsuz ve huzursuzdurlar. Trafik kurallarına uyulmaması, kuyrukta birinin sırayı bozması vb. düzeni bozan davranışlara çok sinirlenirler. İşe yaramayan ve kullanmadıkları eşyalarını atmazlar. Yıllardır kullanılmamış olması ve hatta bozulmuş olduğu gerçeği bunu değiştiremez. İşleri sadece kendileri halletmek isterler. Örneğin; mangal yapılacaksa mangal yapmanın kurallarına uyulması gerektiği konusunda oldukça katıdırlar. Bu yüzden mangal işini kimseye bırakmazlar.   

Psikolojik İyi Oluş Workshopları

Daha iyi hissetmek için göz atın.

bottom of page