Ayna nöronlar, bir davranışı kendimiz sergilediğimiz zaman ya da aynı davranışı sergileyen birini gözlemlediğimizde ateşlenen nöronlardır. Ayna nöronlar; bir eylemi duyma, görme, yapma ya da o konuyu düşünme esnasında aktive edilebilir. Ama bu tetikleyicilerin hepsi aynı etkiye sahip değildir.
Mesela bir durumu görmek, duymaktan daha etkilidir. Bilim insanları bu nöronlara 'ayna nöron' adını vermişlerdir. Bu adı vermelerinin sebebi diğer insanların davranışlarını yansıtması veya simüle etmesidir. Örneğin; film izlerken filmdeki kahramanın başına gelenlerden dolayı ağlamamız, yanımızda biri esnediğinde bizim de esnememiz, karnımız aç değilken birinin yemek yediğini gördüğümüzde acıkmamız gündelik hayatta rastladığımız ayna nöron aktivasyonlarının somut kanıtlarıdır.
Ayna nöronlar, kişinin karşısındakinin duyumsadığı gibi duyumsamasını sağlamaktadır. Dolayısıyla empatide, sosyal ilişkilerin düzenlenmesinde, öğrenmede, taklitte ve günlük hayatta karşılaşılan birçok noktada etkin konumdadır. Buradan hareketle ayna nöronların en önemli iki özelliği öykünme ve taklit denilebilir. Ayna nöronların aktivasyonunu incelemek amacıyla Wicker ve arkadaşları çalışmalarında deneklere kötü kokudan tiksinen kişilerin videolarını göstererek fMRI görüntüleme tekniği ile beyinlerdeki insula bölgesindeki elektriksel akımda artış gözlemlemişlerdir. Ayrıca denekler de sanki o kokuyu alıyormuş gibi hissettiklerini ifade etmişlerdir. Aynı teknik kullanılarak tat duyusunun ayna nöronlar üzerindeki aktivasyonunu gözlemlemek adına bu sefer deneklere acı ve tatlı içecekler tadan kişilerin videoları izletilmiş ve fMRI sonucunda deneklerin frontaloperculum ile insular beyin bölgelerinde aynı düzeyde aktivasyon artışı görülmüştür.
Ayna nöronlar 1990'lı yıllarda keşfedilmiş olup ilk kez makak maymunlarının premotor bölgesinde(F5) gösterilmiştir. Ferrari ve arkadaşları yaptıkları araştırmayla F5 bölgesinin önemini ortaya koymuşlardır. F5 bölgesi insan beynindeki motor konuşma alanı olan Broca alanıdır. Bu araştırmada, makak maymunlarının sosyal iletişimde kullandığı bazı ağız hareketlerinin insanlar tarafından taklit edilişini izlerken beyinlerdeki elektriksel aktivite değişiklikleri kaydedilmiştir. Çalışmanın sonunda makak maymunlarının bu hareketleri taklit eden bir insanı izlediklerinde aynı jest ve mimikleri yaptıkları da gözlemlenmiştir. Başka bir maymunun farklı davranış sergilediğini gördüklerinde aktive edilen ayna nöronlara sahip maymunlardan farklı olarak biz insanlar, birinin numara yaptığını anlayabilir, niyetlerini tahmin edebilir, kişinin eylemlerine isim verebiliriz. Belki de bu bizi diğer türlerden ayıran özelliklerden biridir.
Bir kişinin bir uğraş sırasında tetiklenen nöronları ile bu uğraşı yapan kişiyi izleyen olgunun da beyninde ayna nöronların tetiklendiği ortaya çıkmıştır. Yani beynimizdeki motor sistemin yalnızca hareketlerimizi kontrol etmekle kalmayıp aynı zamanda başkalarının da hareketlerini okuduğu kanıtlanmıştır.
Ayna nöronların, şizofreni, otizm gibi bazı psikolojik bozuklukların temelinde rol oynayabileceği düşünülmektedir. 'Kırık Ayna Teorisi' olarak adlandırılan teoriye göre bu tip psikolojik hastalığı olan kişiler karşısındakiyle aynı olamamaktadır. Dolayısıyla empati kurma konusunda sorun yaşamaktadırlar. Aynalarındaki görüntü kırık olmaktadır. Aynadaki kırıklar arasındaki bağlantı iyi kurulup yapıştırılmadığında kişiler, karşısındakinin hisleri konusunda doğru bir yoruma ulaşamamaktadır . Örneğin ağlaması gereken yerde gülmek istemektedir. Çoğunlukla otizmli çocuklarda ayna nöronlara ait merkez kırıktır. Çocuk, anne ve babası ile gözgöze gelmez. Çevresiyle etkileşim halinde olmaz, kendi dünyasında kendine has fanusun içindedir. Büyüklerinin mimiklerini taklit etmesi, başkasının ağlama veya gülmesi ile ilgilenmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Çoğu otizmli çocuğun önemli problemlerinden birisi de konuşamamalarıdır. Bununla birlikte otizmli çocuklar için etrafın fotokopisini çekme kapsamında ayna nöron fonksiyonlarının gayet iyi olduğunu, hatırlama becerilerinin yüksek olduğunu ve son derece de zeki olduklarını söylemek mümkündür. Duyu organlarından gelen sinyaller ayna nöronlarda cevap ve görüntü meydana getirmekte fakat bunlar beyinde daha öteye gidememektedir.
Ayna nöronların en belirgin çalıştığı durumlardan biri de empati duygusudur. Genel bir tanım yapacak olursak empati bir kişinin kendisini başka bir kişinin ya da ötekilerinin yerine koyabilmesi ve onların bakış açısından bakabilmesi, ötekilerin duygu ,tutum ve düşüncelerini hissetmesi, anlayabilmesidir. Empatinin üç önemli aşaması vardır. Öncelikle gözlem sonucunda onun gibi bakabilmek, düşünebilmek ve hissetmek, son olarak da bunu ona ifade edebilmektir.
Lorberbaum ve arkadaşlarının empatiye dair yaptıkları çalışmada fMRI görüntülemesi yapıldığı sırada annelere belirli aralıklarla otuzar saniyelik bebek ağlama sesleri ve nötral sesler dinletilmiş, görüntüleme sonrası duygularını puanlamaları istenmiştir. Araştırma sonucunda annelerin bebek ağlama sesine daha duyarlı oldukları ve bir an önce yardım etmek istedikleri saptanmıştır. Çalışma sırasında annelerin sağ anteriorsingulat korteks, sağ, orta ve üst frontalgirus bölgelerinde aktivite artışı gözlemlenmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalarda da anne bebek ilişkisinde singulat korteksin önemi tekrar vurgulanmıştır. Singulat korteks, anneye özgü bakım verme davranışının oluşmasında önemlidir ve bu korteks yalnızca memelilerde bulunur. Bundan dolayı sürüngenlerde bakım verme davranışı gözlemlenmez. Ayrıca singulat korteks zedelenmesi annenin bakım verme davranışının ortadan kalkmasına da neden olabilir. Sonuca baktığımızda beynin empati ile ilişkili alanları parasingulat korteks, ön ve arka singulat korteks ve amigdala diyebiliriz.
"Beni Yargılamadan Önce, Benim Makosenlerimle Dolaşmalısın"
Damla Nur Durmuş