Kitabın Künyesi
Yazar: Mustafa Kutlu
İlk baskı: Eylül 2002
42. Baskı: Ağustos 2020
Dergah Yayınları: 210 sayfa
Mustafa Kutlu'nun ‘’Romanla Hikaye arası bir eser’’ olarak tanımladığı kitabı kasaba meydanındaki esnafı tanıtarak başlıyor. Kitabın anlatımı oldukça basit olmasına karşın oldukça sıkça başvurulan betimlemelerle anlatım zenginleştirilmiş ama asla göz yoracak okuru sıkacak cinsten uzun betimlemelerden bahsetmiyoruz. Daha önce Mustafa kutlu okuduysanız uzun uzadıya betimlemeler yapmadığını bilirsiniz.
Onun betimlemeleri adeta bir kamera açısından kitabı izletir okura. Okumaz da izlersiniz yani öyle bir tat verir. Okuru alır kitabın bir parçası yapar. Biz diye bahsederken okurları da katar içine. Bir noktada bireysellikten toplumsallığa geçişi de görürüz bu anlatımla birlikte. Bunu en çok kitabın ismini aldığı, kasabanın tek dolmuşçusu Kenan’ın dolmuşu Mavi Kuş’un kasaba halkıyla birlikte tren garına doğru yaptığı yolculukta görürüz. Birbirinden bağımsız insanların nasıl o yolculukta birlik olduğunu, kaynaştıklarını okurken Kutlu’nun kolektivist kültürlere atıfta bulunduğunu görürüz perde arkasından.
Hepsi birbirinden farklı bireyler olmalarına karşın dolmuşun tekeri çamura battığında kurtarmak için ne gerekiyorsa yapar, deli Kenan’ın deliliklerini de hoş görürler. Her telden insan da vardır Mavi Kuş’ta. Karısıyla kitapları arasında kalıp kitapları seçen doktor, Kendini arkeolog olarak tanıtan ama aslında polis olan kemal, eser kaçakçılığı yapmak isterken yakayı az daha ele verecek olan turistler, zengin ağa ve kahyası, kuyumcu, esansçı, yarım akıllı muavin Seyfi ve camdan sarkıttığı uçurtması derken Türk filmi tadında bir yolculuğa katılıyoruz. Kitap bitene kadar Yeşilçam etkisini sürdürüyor. Kendine has özellikleri olan her bir karakterin ayrı ayrı hikayelerini okudukça duygu seline sürüklüyor Mustafa kutlu okurlarını. Sözün burasında eşini ve karnındaki çocuğunu kaybeden avcı Bilal’den söz etmeden olmaz. Ah Bilal danışanım olsaydın da inceleseydim senin psikolojini. Bakmayın efendim avcı dediğimize elinde tüfeğiyle dağ bayır dolaşırmış da tek bir hayvan bile vurmazmış. Onun avcılığı ava gelen diğer avcılardan hayvanları korumakmış. Karısını ve çocuğunu kaybettikten sonra kendini hayvanlara adamış. İşe psikolojik bir yorum da getirecek olursak bence Bilal çocuğunun ölümünü o kadar kabullenemiyor ki ölüme karşı savaş açıyor, başka hiçbir canlının ölmesine izin vermiyor o gün karısını ve çocuğunu kurtaramıyor ama yaralı hayvanları tedavi ederek, yem bulamayanlara yiyecek sağlayarak onları kurtarıyor. Freud'un ödünleme mekanizması devreye giriyor. Yaralı hayvanları tedavi ederek aslında kendi içindeki yaraları sarıyor. Ödünleme mekanizmasının mantığında yetersizliklerimizi başka olumlu özelliklerle telafi etmek vardır. Bilal de ölüm karşısındaki çaresizliğini hayvanları tedavi ederek onları koruyarak gideriyordu. Olumsuz bir durum karşısında olumlu bir tutum takınarak acısını tolere etti. Kahramanlarını psikolojik perspektiften de ele alan Mustafa kutlu Kitabını sürpriz bir sonla bitiyor. Okurlarını yine ters köşe yapmayı başarıyor.